In English

AR-GE etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
AR-GE etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Mart 2019 Cuma

TÜRKİYE’DE TEKNOPARKLAR

Bir ülkenin gelişmiş ekonomiler sınıfına terfi etmesi, başka bir deyişle kalkınması ürettiği ürünlerin katma değeriyle yakından ilişkilidir. Öyle ki ekonomisi tarıma dayalı, sanayileşme sürecini tamamlayamamış ve dolayısıyla da çağımızın bir gereği olarak dijital dünyaya ayak uyduramamış bir ülkenin dünyada söz sahibi olma, müreffeh bir hayat standartı sağlama gibi bir şansı yoktur. Burada kastedilen dijital dünyaya ayak uydurma durumu teknolojiyi kullanmak veya onun tüketicisi olmak değil, teknolojiyi üretmek anlamında değerlendirilmelidir. Zira her cepte bir akıllı telefonun, her ev ve iş yerinde son model bilgisayarların bulunması; o cihazları üretmediğiniz sürece sizi teknolojik açıdan söz sahibi değil ancak bağımlı yapabilir. Bu durumun son derece farkında olan Türkiye’nin katma değerli, yüksek teknolojiye sahip ürünleri üretebilir ve bunu tüm dünyaya satabilir konuma erişebilmek için sarf ettiği olağanüstü çabaların bir sonucu olarak Teknoloji Geliştirme Bölgeleri ya da daha kısa ismiyle Teknoparklar karşımıza çıkmaktadır.

            İlk olarak 2001 yılında çıkarılan 4691 sayılı kanunla adını duymaya başladığımız teknoloji geliştirme bölgeleri kamu-özel sektör iş birliği ile tasarım, ar-ge ve yazılım gibi faaliyetlerin gerçekleştirilerek ülkenin teknolojik ürün üretme kapasitesini arttırmayı hedeflemektedir. Yüksek katma değerli, ar-geye dayanan ve ileri teknoloji içeren ürün üretme kabiliyetinin sağlanabilmesi için bu bölgeler gerekli altyapı ve üstyapı ile donatılmaktadır. Devlet bu bölgelerde ar-ge faaliyeti yürütmek isteyen işletme ve girişimcilere olağanüstü teşvikler sağlamaktadır. Teknoparkların en önemli misyonu bilim yoluyla elde edilen bilgi birikiminin sanayiye uygulanarak veya aktarılarak ticari değerlere dönüşmesine çalışmaktır. Bu kapsamda son yıllarda çok sık olarak duyduğumuz üniversite-sanayi iş birliğinin sadece bir kavram olmaktan öteye geçerek gerçekleştirilebilen bir çalışma alanı haline geldiğini Teknoparklar bünyesinde görebilmekteyiz.

            Teknoparklarda var olabilmek için bir işletme sahibi ya da çalışanı olmak zorunluluğu yoktur. Kuluçka Merkezi dediğimiz, katma değerli bir iş fikrine ve bunu hayata geçirme motivasyonuna sahip kişilere kılavuzluk görevini yürüten bir yapı bulunmaktadır. Teknopark bünyesinde bulunan Kuluçka Merkezleri iş fikrine sahip kişilere o iş fikrinin ticari değerinin olup olmadığı, iş fikrinin olgunlaşması, uygulanabilirliğinin arttırılması konularında mentörlük hizmeti vermekle yükümlüdür. Ayrıca uygulanabilirliği çeşitli çalışmalarla ortaya konan iş fikirlerinin hayata geçebilmesi için fon bulma noktasında da Kuluçka Merkezleri oldukça etkilidir. Son olarak Kuluçka Merkezinin sağladığı tüm hizmetler ücretsizdir. Bu sebeple henüz öğrenciyken bir iş fikri geliştiren girişimci adaylarının mutlaka Kuluçka Merkezine uğramaları yararlarına olacaktır.

            Ülkemizde üniversite-sanayi iş birliğini sağlamak gayesiyle üniversite bünyesinde kurulan 81 teknopark mevcuttur. Bu teknoparklardan şu ana kadar 4 Milyar TL’nin üzerinde ihracat gerçekleştirilmiş durumdadır. Türkiye için oldukça yeni bir uygulama sayılabilecek teknoloji geliştirme bölgeleri hem sayı olarak hem de hayatımızda kapladığı alan olarak gelişme sürecini sürdürmektedir. Bizden çok daha önce teknopark uygulamalarını hayata geçiren Japonya, ABD ve Avrupa ülkeleri Teknoparklardan azami ölçüde faydalanmaktadırlar. Bu makası kapatmak ve çok daha dar bir zamanda daha büyük işler başarabilmek için üniversitelerimize, sanayimize ve biz gençlere büyük görevler düşmektedir.

KAYNAKLAR

·         http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/teknoparklar-4-milyar-dolarlik-ihracat-yapti-41012739

·         http://www.tgbd.org.tr/teknopark-tanimi-icerik-20

·         http://pauteknokent.com.tr/dunyada-ve-turkiyede-teknokentler


4 Ocak 2019 Cuma

Kompetan Ar-Ge Danışmanlık Açıldı!

Nevşehir'de Kapadokya Teknopark içinde faaliyetlerine başlayan Kompetan Ar-Ge Danışmanlık devlet hibe ve teşviklerine yönelik proje danışmanlık hizmeti vermektedir. KOSGEB, TÜBİTAK, TKDK ve Kalkınma Ajansları ile ilgili projelerin yazımı, uygulanması ve tüm süreçlerle ilgili yardımcı olunmaktadır. Girişimcilik ve ar-ge projeleri ile sanayi- üniversite işbirliği projeleri konularındaki tecrübe ile Kompetan Ar-Ge Danışmanlık girişimcilere, esnafa, sanayiciye, çiftçiye ve turizmciye hizmet vermektedir.

27 Haziran 2015 Cumartesi

KATMA DEĞER NEDİR? NEDEN ÖNEMLİDİR?

KATMA DEĞER NEDİR? NEDEN ÖNEMLİDİR?

                Günümüzün herkesten fazla söz sahibi olan, gelişmiş, kalkınmış ülkeleri bu güçlerini neye borçlu? Türkiye’den, Azerbaycan’dan, İran’dan, Güney Afrika’dan ya da Brezilya’dan farklı ne yapıyorlar? Hiç şüphesiz ki doğru cevap katma değerli teknolojik üretim. Bu ülkeler çağın en ileri teknolojisini üretiyorlar ve bu ürünleri satabilmek için insanların peşinde koşmuyor ve ya kapı kapı gezmiyorlar. Tam tersine bütün dünyada insanlar bu katma değerli ürünleri almak için aylar öncesinden sıraya giriyor. Herkes katma değerli dediğimiz ürünleri üzerindeki fiyat etiketine bakmaksızın satın alıyor. Bir ülkenin gelişmiş ekonomiye sahip olmasının yolu buradan geçiyor.
                Katma değer deyince aklımıza girdi ve çıktı arasındaki fark gelmelidir. Yani bir ürün üretilmesi için harcanan para ile o ürünün satıldığında elde edilen para ne kadar fazlaysa bu ürün o kadar katma değerli diyoruz. Ama bu olaya sadece para açısından bakmak eksiklik olur. Katma değerli üretimin sağladığı getiri paradan çok daha fazlasıdır.
                Katma değerli ürünler yükte hafif, pahada ağır özellik gösterirler. Şuan Türkiye'nin ihraç ettiğimi malların bir kilosu 1,5 $ etmekte. Bu veri Almanya için 4 $, Japonya için 3,5 $ ve Güney Kore için 3 $ seviyesinde. Artık ülkeler ihracatını değil, ihraç ettiği malların birim kilogram başına düşen getirisini arttırmaya çalışmaktadırlar. Eğer güçlü ekonomiler arasına girmek istiyorsak ülkece yapmamız gereken ihracatın kilogram fiyatını arttırmaktır. Bunun yolu da katma değerli ürünleri üretmekten geçmektedir. Buna örnek olarak pek çok şey ürünü sayabiliriz. Bir harici hard disk aldığımızda ortalama 150 lira veriyoruz. Küçücük bir kutudan bahsediyoruz. Bir de 150 lirayla patates aldığımızı düşünelim. 150 liralık teknolojik bir ürün ile patatesi ağırlık olarak karşılaştırdığımızda katma değerin ne olduğu ve ne kadar önemli olduğu biraz daha anlaşılmıştır umarım.
                Katma değer sadece sanayide var olan bir olgu olarak düşünülmemelidir. Tarımda, hayvancılıkta, sporda, inşaatta, tekstilde yani ekonominin hemen her alanında katma değerli üretim yer edinmiştir. Dünyanın ikinci tarım ihracatçısı, Konya büyüklüğünde toprağa sahip olan Hollanda başarısını katma değerli ürünler üretmeye borçludur.
                Yüksek katma değer yüksek teknolojiden geçmektedir. Teknolojik açıdan geri kalmış bir ülkenin katma değerli ürünler üretip satması hayalden öteye gidemez. İleri teknoloji ise ülke için AR-GE çalışmaları sonucu elde edilebilecek bir şeydir. AR-GE faaliyetlerine yeteri
miktarda kaynak ayrılmaz ve bu konu önemsenmezse teknolojik gelişim sağlanamayacaktır. Asya’da Çin, Japonya ve Güney Kore AR-GE faaliyetlerinde başa çekmektedir. Çin 2009 yılında AR-GE’ ye 154 milyar $ kaynak ayırmış ve Çin’de bu alanda faaliyet gösteren kişi sayısı bir milyonu bulmuştur. Türkiye is AR-GE harcamasını 8,7 milyar $ dolar olarak gerçekleştirmiştir. Asıl kıyaslama verisi AR-GE harcamalarının GSYİH’ye oranı resmi daha net görmemizi sağlamaktadır. bu veri incelendiğinde Güney Kore %3,36 oranına sahip çıkmakta ve bu oranla da dünyada birinci sırada bulunmaktadır. Türkiye’de is aynı olan 2010 yılı için %0,80 çıkmaktadır. Bu oran dünya ülkeleri arasında oldukça geride kaldığımız anlamına gelmekte. AR-GE’nin nihai amacı olan patent alma sayıları incelendiğinde ise yine durum ülkemiz açısından çok parlak gözükmemektedir. Karşılaştırmak açısından 2011 verilerini incelediğimizde Çin’in o yıl 172.000, Güney Kore'nin 94.000; Rusya, Hindistan ve Brezilya'nın her birinin 30.000 adet patent aldığını görüyoruz. Türkiye'nin ise 2011 yılında aldığı patent sayısı toplam 988. İnanılmaz derecede geri kaldığımız açıkça ortada görünüyor.
                Katma değerli ürün üretimi yolunda bir diğer önemli konu da markalaşmak ya da daha doğru deyişle marka değeri yaratmak. Dünya’da insanların markalara olan bakışı, onları sevmesi, benimsemesi ekonomi ve işletme bilimini bambaşka bir yere götürdü. Artık işletmelerin en nihai amacı karını maksimize etmek değil marka değerini maksimize etmek oldu. Marka üretilen ürünlerin satılmasına büyük katkı sağlıyor. Ama asıl katkısı ürünlerin yüksek fiyattan satılmasına kazandırdığı faydadır. Bir kot pantolonun muhtelif bir yerine bir marka simgesi yerleştirilmesi, o kot pantolonun değerini yüzlerce lira yukarı çekiyor.

                Dünyada söz sahibi olabilmek güçlü bir ülke olmaktan, güçlü bir ülke olmak da ekonomik gelişmişlikten geçmektedir. Ekonominin gelişmesi ve sağlam bir yapıya kavuşması üretimle, daha da önemlisi katma değerli üretimle mümkündür. Ülke olarak henüz bu konularda çok yetersiz durumdayız. Ama Türkiye yapacağı ekonomik yenilikler ve uygulayacağı çağdaş, bilimsel uygulamalarla katma değerli ürünleri üretme yoluna er ya da geç girecektir.