Söz konusu
makalenin analiz esaslı özeti çıkarılırken yazarın kullandığı plana sadık
kalınmıştır. Makalenin palanı aşağıdaki gibidir.
1.
Giriş
2.
Beşeri
Sermaye Kavramı ve Beşeri Kalkınma Endeksi
A.
Beşeri
Sermayenin Tanımı
B.
Beşeri
Kalkınma Endeksi
C.
Sosyal
Sermaye
3.
Dünyada
Beşeri Sermayenin Gelişimi
4.
Türkiye’de
Beşeri Sermaye ve Ekonomik Kalkınma
A.
Türkiye’de
Ekonomik Kalkınma Sorunu
B.
Türkiye’de
Beşeri Sermayenin Durumu ve Uluslararası Karşılaştırması
5.
Teoride
ve Uygulamada Beşeri Sermaye – Ekonomik Kalkınma İlişkisi
A.
Teoride
Beşeri Sermaye ve Ekonomik Kalkınma İlişkisi
B.
Uygulamada
Beşeri Sermaye ve Ekonomik Kalkınma İlişkisi: Ampirik Bulgular
C.
Beşeri
Sermaye ve Ekonomik Kalkınma İlişkisi Üzerine Ampirik Bir Çalışma
6.
Sonuç
ve Değerlendirme
1. Giriş
Günümüze
kadar yapılan ekonomik kalkınma ile ilgili pek çok tahmin tutmamıştır.
Malthus’un nüfus artışıyla ilgili kurduğu büyüme modeli geçersizliği ilan
etmiştir. Öte yandan teknolojik gelişmeleri dışsal bir etmen olarak gören
Klasik büyüme teorileri de günümüz şartlarına uyum sağlayamamaktadır. Fakat
İçsel Büyüme Teorileri teknolojik gelişmeyi modele dâhil edip önemine vurgu
yapmaktadırlar. Günümüzün modern ekonomik büyüme çalışmaları uzun dönemli
sürdürülebilir kalkınmanın beşeri sermayeyi arttırmakla mümkün olduğunu
göstermektedirler. İçsel büyüme teoriler beşeri sermayeyi teknolojiyi
geliştiren bir güç olarak kabul edip değişkenler arasına almaktadırlar. Bu çalışmalar
Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin beşeri sermaye konusuna ne kadar dikkat
etmeleri gerektiğini ortaya koymaktadırlar. Günümüzün demokratikleşen
dünyasında devletler vatandaşlarının refahını arttırma yarışı içindedirler. Bu
ekonomik seviyenin yükselmesiyle mümkündür. Geleneksel büyüme teorilerinde ise
ekonomik seviyenin yükselmesi tasarrufların artmasına, fiziki yatırımların
artmasına, nüfusun gelişmesine ve sermaye stoğunun yükselmesine bağlıdır.
Günümüz büyüme teorilerinin farkı ise teknolojinin modellere önemli bir
değişken olarak dâhil edilmesi olmuştur. Teknolojinin üretim süreçlerinde
kullanılmasıyla verimlilik artışına yol açmıştır. Teknolojinin varlığı ve gelişimi
ise beşeri sermayeyle doğrudan ilişkilidir. Beşeri sermaye seviyesi yüksek
ülkelerde teknoloji çok daha kolay gelişir ve üretim sürecine uygulanır. Tam
tersi beşeri sermaye seviyesi düşük bir ülkede ise teknoloji daha zor
benimsenir ve teknolojik yeniliğe neden olacak gelişmeler yaşanması daha
zordur. Fiziki sermayenin ekonomik büyümeyi az etkilediği söylenemez. Bununla
birlikte teknolojinin gelişmesi ortamın güvenliğine, girişimci sınıfın
varlığına bağlıdır. Koşullar ne kadar elverişli ise uzun dönemli sürdürülebilir
kalkınma o kadar için gereken beşeri sermaye de o kadar hızlı gelişecektir. Bu
çalışmada beşeri sermaye kavramı, beşeri sermaye ile ekonomik kalkınma ilişkisi,
Türkiye’nin kalkına problemi ve beşeri sermaye açısından dünyada nerede olduğu
incelenmektedir.
2. Beşeri
Sermaye Kavramı ve Beşeri Kalkınma Endeksi
A. Beşeri
Sermayenin Tanımı
Beşeri
sermaye kavramının üzerinde anlaşılan ortak bir tanımı bulunmamaktadır. Ancak
en genel ifadeyle toplumdaki bireylerin üretim süreciyle alakalı bilgilerinin,
becerilerinin, tecrübelerinin yeteneklerinin, işe duydukları bağlılıklarının
ulaştığı seviyeye beşeri sermaye denmektedir. Husz ise beşeri sermayeyi hane
halkının üretimde kullanabileceği zamanı, tecrübesi, bilgisi ve becerisi
şeklinde tanımlıyor. Schultz beşeri sermaye yatırımlarını öğrenci sayısı ile
öğrenci başına düşen eğitim harcaması miktarını çarparak buluyor. Beşeri
sermaye tanımlardan da anlaşılacağı üzere fiziki sermayeden farklılıklar
göstermektedir. Beşeri sermayeye yapılan yatırımlar sosyal yönü daha güçlü olan
yatırımlardır. Ayrıca beşeri sermaye fiziki sermaye gibi stoklanamadığından
kullanılmadığı her an geri dönüşü olmayan bir israftır. Klasik iktisatçılar sanayi,
devrimiyle birlikte emeği diğer üretim faktörlerinden pek farklı görmemişler,
kara katkısı oluğu sürece önemli aksi halde önemsiz bir olgu olarak
değerlendirmişleridir. Fakat çok önceden beri insanın kalkınma için değil
kalkınmanın insan için olduğu hep tartışılmıştır.
B. Beşeri
Kalkınma Endeksi
Ülkelerin
kalkınmışlık seviyelerinin sayısal değerlerle ölçülebilmesi için Birleşmiş
Milletler Kalkınma Programı tarafında Beşeri Kalkınma Endeksi geliştirilmiştir.
Beşeri Sermaye Endeksi hem ekonomik hem sosyal göstergelerle oluşturulmuş bir
parametredir. Beşeri Kalkınma Endeksi ülkelerin kalkınmışlık seviyeleri
mukayese etmede GSMH’ye bir alternatif olmuştur. Hükümetlere uygulayacakları
politikalar hakkında fikirler veren Beşeri Kalkınma Endeksi farklı ülkelerin
karşılaştırılması bakımından kolaylık sağlamaktadır. Beşeri Kalkınma Endeksi
oluşturulurken üç farklı gösterge kullanılmaktadır. Bunlardan ilki beklenen
ortalama yaşam süresidir. Diğeri ise yetişkin okur yazarlık oranı ve okullaşma
oranını içeren eğitim durumudur. Son olarak ise Satın Alma Gücü Paritesine göre
hesaplanan kişi başı milli gelire karşılık gelen hayat standartı ölçütü
kullanılmaktadır. Ülkeler Beşeri Kalkınma Endekslerine göre üç sınıfa
ayrılırlar: 0,80 ve yukarısı ortalamaya sahip yüksek beşeri kalkınma grubu,
0,50-0,799 arası orta beşeri kalkınma grubu ve son olarak 0,50 altı beşeri
kalkınma endeksine sahip düşük beşeri kalkınma grubu. Beşeri Kalkınma Raporu BM
tarafından 1990 yılından beri yayınlanmaktadır.
C. Sosyal
Sermaye
Sosyal
yönü ağır basan bir kavram olan sosyal sermaye çok boyutlu bir kavramdır.
Sosyal sermaye kavramına insanların birbirleriyle iş yapabilme kültürü,
insanların birbirleri ve kurumlar arası oluşturduğu güven hissi dâhildir. Bu
kavram toplumun üretkenliğini arttıran itici bir güçtür. Sosyal sermaye bir
kişi ya da grubun şahsi malı olmayıp ilişkiler ile ortaya çıkar. Sosyal
sermayenin kaynağı insanlar arasındaki ilişki becerisidir. Bir ülkede beşeri
sermayenin doğru kullanılması sosyal sermayenin varlığını gerekli kılmaktadır.
Bu iki kavram arasında pozitif bir ilişki vardır. Sosyal sermayenin gelişmesi
insanlar ve kurumların birbirleriyle oluşturdukları güven duygusu önemli rol
oynamaktadır. İletişimin çok önemli bir yer kapladığı sosyal sermaye empati ve
tartışma kültürünün var olduğu ortamlarda gelişebilmektedir. Eğitimli, dünyanın
farkında olan, haklarını bilen bireylerin bulunduğu ortamlarda sosyal sermaye
daha hızlı bir gelişim sürecine sahip olabilmektedir. Üretim faktörleri artık teknolojinin
de dâhil olduğu şekilde revize edilmektedir. Beşeri ve sosyal sermaye kavramları
üretim faktörlerine dâhil olmakta ve modern çalışmalar bu iki kavrama ekonomik
büyüme konularında daha çok önem vermektedir.
3. Dünyada
Beşeri Sermaye Gelişimi
Ekonomik
kalkınma ile beşer sermaye artışı birbirine paralellik gösteren iki olgudur.
Yıllar içinde oluşturulan veriler sayesin bu iki olgu arasındaki ilişki
günümüzde daha iyi gözlemlenebilmektedir. İstatistiklere bakıldığı zaman yüksek
beşeri kalkınma grubunun 1960-1970 yılları arasında yakaladığı büyüme hızlarını
günümüze kadar yakalayamamış olduklarını görüyoruz. Orta beşeri kalkınma grubu
ise 1990-2007 yılları arasında yakaladığı %4,8 büyüme oranı ile dikkat
çekmektedir. Düşük beşeri kalkınma grubu ise sıfıra yakın büyüme oranlarına
sahip görünmektedir. Çin’e özel olarak bakmak gerekirse 1970’ten sonra
gösterdiği başarılı büyüme performansı göze çarpmaktadır. Bölgesel olarak
bakıldığında büyüme performansı olarak 1990-2007 yılları arasında Doğu Asya
%5,8’lik oranla başı çekmektedir. Aşağı Sahra ülkeleri sıfıra yakın büyüme
oranına sahiptirler. Güney Asya ise %3,4 oranında bir büyüme performansı göstermiştirler.
Dünya geneline bakıldığı zaman ise kişi başına reel büyüme oranları 1960
yılından beri düşüş trendinde gözükmektedir. Gelişmekte olan ülkelerin beşeri
sermaye açısından gösterdikleri en büyük zafiyet alanı eğitimdir. Bilgiyi
üretme, kullanma süreçlerinde yetersizlik yaşayan bu ülkeler için eğitim çok büyük
önem arz etmektedir.
4. Türkiye’de
Beşeri Sermaye ve Ekonomik Kalkınma
A. Türkiye’de
Ekonomik Kalkınma Sorunu
Ekonomik
kalkınma nicel olduğu kadar nitel bazı değişiklikler de içerir. Örneğin üretim
yapısının tarımdan sanayiye kayması nitel bir değişikliktir. Modern dünyada
ortalama beklenen ömür, okur-yazarlık oranı, eğitim dizeyi gibi göstergeler
kalkınmanın yeni parametreleri olarak görülmektedir. Türkiye kurulduğu ilk
yıllarda devlet eliyle kalkınmayı denemiş, daha sonra 1950-1960 dönemde özel
girişim desteklenmiştir. 1980 dönemi sonrası ise tamamen özel teşebbüsün önü
açılmıştır. Bütün bu çalışmalara rağmen arzuladığı büyüme performansına ulaşamamıştır.
Zira 1060’larda aynı seviyede olunan Japonya, Kore gibi ülkeler Türkiye’nin
ilerisine ulaşmayı başarmışlardır. Türkiye’nin ekonomik kalkınma konusundaki en
büyük eksiği eğitimdir. Eğitimin ve beşeri sermayenin ekonomik büyümeye
faydasının ne denli büyük olduğu defalarca kanıtlanmasına rağmen Türkiye’de bu
konulara verilen önem artmamaktadır. Katma değer yaratan bir üretim sistemine
geçiş beşeri sermaye ile olmak zorundadır. Kişi başı gelir kıstasında
kendisiyle yakın olan ülkelerle kıyaslandığında dahi eğitim Türkiye için önemli
bir zayıflık olarak öne çıkmaktadır.
B. Türkiye’de
Beşeri Sermayenin Durumu ve Uluslararası Bir Karşılaştırma
Birleşmiş
Milletlerin Beşeri Kalkınma Raporu yıllar içinde incelendiğinde Türkiye’nin
başarılı bir performans izlediğini söylemek mümkün değildir. Zira 1991 yılında
71. sırada yer alan Türkiye 2007 yılında 79. sıradadır. Fakat beşeri kalkınma
endeksi tedricen yükseliş eğilimindendir.
5. Teoride
ve Uygulamada Beşeri Sermaye – Ekonomik Kalkınma İlişkisi
A. Teoride
Beşeri Sermaye ve Ekonomik Kalkınma İlişkisi
Büyüme
ve kalkınma teorileri üretimdeki artışın nasıl gerçekleştiğini açıklamaya
çalışmaktadırlar. Büyümenin kaynaklarının neler olduğunu açıklamaya çalışan çalışmalar,
gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki büyüme farklılıklarının
nedenlerini sorgularlar. Büyüme teorileri genel olarak geleneksel ve içsel
büyüme teorileri olmak üzere ikiye ayrılırlar. Sanayi devrimi öncesi
ekonomilerde büyüme doğrudan nüfus artışına bağlanırken sanayi devrimiyle
birlikte enek yanında fiziksel sermaye artışı da konuya dâhil edilmiştir.
Neoklasik çalışmalarda emek başına düşen sermaye üretim düzeyini tayin
etmektedir. Neoklasik düşünce teknolojiyi emeğin verimliliğini arttıran dışsal
bir etken olarak görmektedir. Bu sebeple teknolojinin büyüme üzerindeki
etkisini açıklamakta yetersiz kalmaktadır. Neoklasik düşünce yerini 1980’ler
itibari ile içsel büyüme teorilerine bırakmıştır. Schumpeter’in icat, yenilik,
yaratıcı yıkım gibi kavramları önem kazanmıştır. Geleneksek ve içsel büyüme teorileri
arasındaki en temel fark sermayenin getirisine ilişkin ortaya konan
varsayımlarla alakalıdır. Buna yönelik olarak geleneksek düşünce sermayenin
azalan getirisi olduğunu düşünmüş, içsel büyüme teorileri ise beşeri sermayeyi
olaya dâhil ederek sermayenin artan getiriye sahip olduğunu varsaymıştır.
Beşeri sermaye artan verime sahip olduğundan Neoklasik düşüncedeki durgun durum
söz konusu değildir. Çünkü ekonomik sistem refah artışını devam ettirecek
şekilde büyümeye devam edebilecektir. Çalışmalar gelişmiş ülkeler ile az
gelişmiş ülkeler arasındaki zenginlik farkının azalmak yerine arttığını
göstermektedirler. Bu durumda beşeri sermaye ve teknolojik gelişme daha da
dikkat çekmektedir. Modern araştırmalar günümüzde ekonomik büyüme için beşeri
sermayenin öneminin çok büyük olduğunu göstermektedirler. Beşeri sermayenin
arttırılması konusundaki çalışmalar ise eğitim üzerine yoğunlaşmış durumdadır.
Eğitim alanına yapılan yatırımların ekonomiye iki koldan fayda sağladığı
görülmüştür. İçsel büyüme teorileri uzun dönemli sürdürülebilir kalkınmanın
itici bir gücü olduğuna inandıkları beşeri sermayenin büyümeye etkisini analiz
etmektedirler. Ancak bu çalışmalar beşeri sermayenin tüm vasıflarını dikkate
almamakla birlikte sadece üretim il ilgili yanlarının incelerler. Bu çalışmalar
teknoloji gelişmeleri bilgi birikimi sağlayan beşeri sermayeye, sosyal
sermayeye, kamu politikalarına ve AR-GE harcamalarına bağlamaktadırlar. İçsel
büyüme teorilerinde teknoloji içselleştirilerek beşeri sermaye gibi belirleyiciler
ön plana çıkarılmaktadırlar.
B. Uygulamada
Beşeri Sermaye ve Ekonomik Kalkınma İlişkisi: Ampirik Bulgular
Beşeri
sermaye kavramı 1960’larda ortaya çıkmış ve son yirmi yılda önemini giderek
arttırmıştır. Beşeri sermayeyi konu edinen çalışmaların sayısı oldukça fazla
artmıştır. Günümüzde beşeri sermayenin kalkınmadaki rolü incelenmeye devam edilmektedir.
Beşeri sermaye ölçütü olarak eğitim harcamaları, sağlık harcamaları,
okur-yazarlık oranı ve okullaşma oranı gibi değişkenler kullanılmaktadır.
Batıda beşeri sermaye özellikle 40’lı yıllardan sonra artış göstermiş ve bunu
sonucunda ekonomik kalkınma ve refah artışı kendini göstermiştir. Bu sürecin önemli,
bir özelliği gelişen teknolojinin sanayi, hizmet ve tarım gibi sektörlerin
yanında eğitim, sağlık gibi alanlarda da
kullanılmış olmasıdır. Beşeri sermeyenin oluşumunda eğitimin yeri tartışılmaz
bir durumdadır. Eğitim ve araştırma yatırımlarının beşeri sermayeyi arttırıcı
etkisi yapılan birçok çalışma tarafından gösterilmiştir. Eğitime yapılan
yatırımlar yeniliklere yol açmaktadır. Eğitim düzeyinin yüksek olduğu ülkelerde
teknolojinin içselleştirilmesi daha kolay olmaktadır.
C. Beşeri
Sermaye ve Ekonomik Kalkınma İlişkisi Üzerine Ampirik Bir Çalışma
Beşeri
sermaye ile ekonomik kalkınma arasındaki ilişkisi ortaya koymak için BM üyesi
177 ülkenin verileri derlenerek çoklu doğrusal regresyon yöntemi doğrultusunda
model haline getirilmiştir. Model sonucunda okuma yazma oranının, eğitim
düzeyin ve kamu sağlık harcamalarının ekonomik kalkınmada önemli bir yer
tuttuğu anlaşılmıştır. Türkiye özelinde yapılan çalışmalar ise beşeri
sermayenin ekonomik kalkınmaya pozitif katkı yaptığı yönünde sonuçlar elde
etmiştir. Bütün bu çalışmalar ve sonuçları göz önüne alınınca Türkiye’nin beşeri
sermayeyi arttırıcı politikaları gözetmesi gerektiği açıktır.
6. Sonuçlar
ve Değerlendirme
Ekonomik
büyüme ve kalkınma konusu ekonomi bilimi doğduğundan beri varlığını
sürdürmektedir. Bu konu farklı ideolojik düşünceler çerçevesinde en çok
tartışılan iktisadi konulardan biri olmuştur. Zaman zaman önemini yitirse de
1980’lerden beri kaybettiği ilgiyi geri kazanmıştır. Gelişmiş ülkelerin sosyal parametreleri
incelendiğinde büyük benzerlik göze çarpmaktadır. Eğitim düzeyinin yüksekliği
ve beyin göçü alışı bu benzerliklerden birileridir. Beşeri sermayenin oluşumu
eğitimi gerektirir. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin kalkınmalarını
sağlayabilmek için eğitim konusunun üstüne eğilmeleri gerekmektedir. Yeterince
kaynak ayırıp eğitimin daha geniş kesimlere daha kaliteli bir şekilde sunulması
gerekmektedir. Daha fazla üniversite açıp işsizlerin vasıflarını ihtiyaç
duyulan alanlara yönelik olarak geliştirmelerinin
sağlamak yararlı bir politika olabilir. Yaşam boyu öğrenme kültürünün
gelişmesin de oldukça önemlidir. Türkiye’de eğitim sistemi kökten ele alınmalı,
baştan aşağı yenilenmelidir. Girişimci bireyler yetiştirmesi gereken eğitim
sistemi ezbere dayalı köklerinden kurtulmalıdır. Yaratıcılık ve hayal gücü ön
plana konmalıdır. Eğitim imkânlarının nüfusun daha geniş kesimlerine
ulaştırılması hedeflenmelidir. Risk ve sorumluluk almaktan çekinmeyen kişiler
yetiştirilebilmedir. Yükseköğrenim açısından da benzer iyileştirilmelerin
yapılması gerekmektedir. Üniversiteler amaçlarına uygun şekilde faaliyet
göstermeli, katma değer yaratır vasfa sahip olmalıdırlar. Sektörlerin
ihtiyacına yönelik çalışmalar yapılmalıdır. Gençlerin bu yönde teşvik
edilmeleri iyi bir yol olabilir. Beyin göçünün önüne geçilmelidir. Bilgi
teknolojisi sektörünün önü açılmalı ve teşvikler uygulanmalıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder