Girişimci
en basit tanımıyla ekonomik mal veya hizmetleri üretmek ve bunları kar amacıyla
satmak için üretim faktörlerini (emek, sermaye, doğal kaynak/hammadde) bir
araya getiren kişidir. Esasında girişimciliğin temelinde kar amacı ve risk
faktörleri yatmaktadır. Kar girişimcinin nihai hedefi ve olmazsa olmazıdır. Bu
konuda herhangi bir kavram kargaşası bulunmamasına rağmen risk konusunda bir
algı hatası mevcuttur. Risk dendiğinde bir çoğumuzun aklına tam bir belirsizlik
hali gelmektedir. Halbuki risk öngörülebilir, analiz edilebilir ve hatta
yönetilebilir bir olasılık durumudur. Bugün bilimin ışığında pek çok risk
yönetim metodu bulunmakta ve girişimciler bunlardan azami ölçüde yararlanarak
girişimlerini başarıya ulaştırabilmektedir. Sonuç olarak risk, girişimciler
için korkulan bir olgu olmaktan öte doğru bir şekilde değerlendirildiğinde
işlerinin bir parçasından başka bir şey değildir.
Günümüz
ekonomik sisteminde girişimcilik çok kritik bir noktadır. Çünkü ekonominin
çalışması yeni ürünler üretilmesine bağlıdır. Bu yeni ürünleri üretecek kişiler
rekabetten kaçınan, risk almayı göze alan girişimcilerden başkası değildir.
Girişimcilerin niteliği bir ülkenin ekonomisinin niteliğini belirler. Riskleri
analiz etmekte iyi olan, yenilikçi düşünen, rekabetçi, kaliteli girişimcilere
sahip ülkeler dünyanın en büyük ekonomileri haline gelmiştir.
Peki
bir ülkede girişimcilik nasıl gelişir? Eğitim sisteminden yasal çerçeveye,
Sosyo-kültürel yapıdan vergi mevzuatına kadar yaşamla ilgili her konuda
girişimciliği destekleyici tedbirler alınması mümkündür ki girişimcilik
yalnızca bu tedbirlerin alınmasıyla gelişebilir. Örneğin ezberci, katı bir
eğitim sistemi yerine özgürlükçü, hayal kurduran, herkesin yeteneklerini ortaya
çıkarmaya odaklı bir eğitim sistemi girişimci ruhları destekleyecektir. Adil ve
tarafsız bir hukuk sistemi ve oturmuş kurumlar oyunun kurallarının oyun
esnasında değişmeyeceğini garanti ederek girişimcilere güven verir. Öte yandan
yeniliklere kapalı, şevk kırıcı, sadece olumsuz yanları gören bir toplum yapısı
da girişimciliğin önündeki en büyük engeldir. Birine bir fikrinizi anlattığınızda
‘olmaz, tutmaz, yürümez’ kelimelerinin sizi ne kadar demoralize edebileceğini
bir düşünün. Desteklenmeyen, cesaretlendirilmeyen fikirler daha doğmadan
ölmüşler demektir. Bu yüzden sosyal algının girişimciliği destekleyici bir
şekilde oluşturulması şarttır. Öte yandan vergi mevzuatının da girişim yapmak
isteyen fikir sahibi kişileri teşvik edici özellikte olması gerekmektedir.
Sonuç
olarak bir ülkenin kalkınması için girişimciler hayati öneme sahiptir. Bir ülke
girişimcisine ne kadar sahip çıkıyor ve onu teşvik ediyorsa o kadar gelişmiş
bir ekonomi potansiyeli barındırıyor demektir. Türkiye de son yıllarda yaptığı
çalışmalar ile girişimciler için daha cazip bir ortam olaya devam etmektedir.
Bu çalışmaların olumlu sonuçları yakın gelecekte alınacaktır.
KAYNAKLAR
·
http://erhanerkut.com/analiz/girisimciligi-gelistirme-onerileri/
·
https://webdosya.csb.gov.tr/db/destek/editordosya/Risk_Yonetimi_Brosuru.pdf
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder