Bu
öyle bir soru ki iktisatçılar arasındaki iki kutbu şekillendiriyor. Devletin
ekonomiye asla müdahale etmemesi gerektiğini düşünen klasik, kapitalistler;
ekonominin tamamıyla devlet tarafından planlanıp yönetilmesinin daha iyi
olacağını düşünen Marksist, komünistler. Bu yazının konusu hangisinin haklı
olduğunu kanıtlamak değil. Zaten bu mümkün de değil. Çünkü bu konuya girecek
olursak ideoloji denen sübjektif bir olguyla karşı karşıya geliriz ki ben bunu
istemiyorum. Ama günümüzü düşünecek olursak devletin ekonomiyle ilgili kararlar
almadığı bir ülke herhalde yoktur. Asıl tartışılması gereken bu kararların
miktarı ve etkisinin büyüklüğüdür.
Devletin
veya daha doğru tabirle hükumetlerin aldığı ekonomik kararların hepsi aynı
zamanda siyasi kararlardır. İktisatta bir problemle karşılaşıldığı zaman
konjonktüre bağlı olarak birden fazla çözüm yolu bulunabilir. İşte hükümetin
seçtiği yol siyasi bir karardır. Yani içinde ideoloji, oy kaygısı, çeşitli
grupların çıkarlarının gözetilmesi vardır. Bu sebeple İktisat ve Siyaset
kesişir ve biz bu kesişime Politik İktisat diyoruz.
Politik
iktisattan söz ettiğimizde aslında devletin ekonomiye müdahale ettiği durumu
otomatikman kabul etmiş oluyoruz. Bu sebeple klasik iktisatçılar Politik
İktisat’a mesafeli durmuşlar, arkasında yatan felsefede sosyalist düşüncenin
var olduğunu düşünmüşlerdir.
Politik
İktisat gelişmekte olan ülkeler açısından çok daha mühim olmuştur. Çünkü gelişmiş
ülkeler değişen iktidarlar karşısında rayına çok sağlam oturmuş kurumları,
hukuk düzenleri ve ekonomik sistemleri sayesinde fazla değişim göstermezler.
Öte yandan gelişmekte olan ülkeler için durum pek böyle değildir. Bir iktidar
değişimi ya da hükumetlerin aldığı köklü bir değişiklik kararı ülkelerin
ekonomik seviyelerini epeyce etkileyebilir. Ayrıca ülkelerinin ekonomik
sistemlerinin hangi parti gelirse gelsin çok fazla değişmeyeceğini düşünen
gelişmiş ülke vatandaşları siyasete çok duyarlı değillerdir. Gelişmekte olan
ülkelerde ise insanlar iktidara gelecek anlayışın kendi refahlarını belirleyen
en önemli etmen olarak görüp siyasete oldukça duyarlıdırlar. Bunu seçimlere
katılım oranlarından anlayabiliyoruz.
İktisat
politikalarının başarılı olabilmesinin arkasında iktisat teorisinin çok iyi
bilinmesi yatar. İktisat teorileri sayesinde politika kararlarını alanlar söz
konusu amaçlara nasıl ulaşabileceklerini belirler. Öte yandan amaçlara ulaşmada seçilen
araçların etkinliği de teoriler sayesinde ölçülür. İktisat teorisinin
politikaya bir diğer katkısı da ortaya konan amaçların birbiriyle çelişip
çelişmediğini göstermesidir. Bu çerçevede anlıyoruz ki iktisatçılar
politikacılara alternatifler sunuyor ve politika yapıcı siyasi açıdan kendi
için karlı olanı uyguluyor. Yani kararı veren ve doğal olarak bundan sorumlu
olan politikacı veya hükumettir.
Türkiye’de
İktisat Politikası kaynaklarına baktığımız zaman Beta Yayınları tarafında
basılmış Prof. Dr. Vural Fuat Savaş tarafından kaleme alınan Politik İktisat en
temel kitap olarak karşımıza çıkıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder