Bugün bir karar vermemiz gerekiyor. Dünya ve özellikle
içinde bulunduğumuz coğrafya nefret ve kötülükle ateşler içinde bir çukura
sürüklenirken bir karar vermemiz gerekiyor. Vermemiz gereken karar şu: cehaletle,
kinle, umarsızlıkla ve aymazlıkla yaratılan bu karanlık çukurun içinde kayıp mı
olacağız yoksa bilgi ve hayal gücünün eşliğinde sevgi, bilim ve hoşgörüyü seçip
ateşler içindeki bu çukuru hiç açılmamak üzere kapatanlardan mı olacağız. Bu
yazıyı okuyan hiç kimsenin ilk alternatifi seçeceğini sanmam. İkinci
alternatifi seçiyoruz ama bu alternatifin bazı gerekleri var.
Türk insanı olarak hep siyasete duyarlı olduk. Siyaset
içinden birkaç adam seçtik ve onların peşinden sürüklenip durduk. Gönül
verdiğimiz bu insanlara inandık, onları aileden bildik. Bu biraz duygusal bir
toplum olmamızdan ileri geliyor sanırım. Hatta siyasete, siyasi kimliklere,
düşüncelere o kadar bağlandık ki kardeşler birbirinin kanını döker oldu. Peki,
siyaseti sürükleyen, toplum nezdinde çok yukarılara konulan, isimleri çocuklara
verilen liderler gördükleri bu şatafatlı ilgiye, sevgiye karşı ne yaptı diye
bir soru sormak gerekiyor. Bu soruyu ben cevaplamayacağım. Çünkü bu soruya
herkesin kendi cevabı var. Sadece tek bir cümleyle kendi kanaatimi belirteceğim.
Türkiye’de siyasetin ülke çıkarları en önde tutularak, belirli prensiplere
bağlı kalınarak, ahlaki değerlere saygı duyularak ve hoşgörüyle yapıldığını
düşünmüyorum.
Değinmek istediğim bir diğer konu bir insanın dünya görüşünü
sadece bir siyasi partiyle sınırlandırmasını anlayamıyor olmam. Kendi adıma
konuşmam gerekirse bir siyasi parti benim hayat görüşümü tamamen yansıtmaya
yetemez diye düşünüyorum. Bu da zaten normal olandır. Ama ülkemizde böyle bir
duruş göremiyorum. Bir partiye yakın hissedenler o partinin yaptığı her şeyi doğru
kabul etmekte, yanlışlarını görememekteler. Bu aslında göründüğünden çok daha
büyük bir sorun bence. Böyle olduğunda seçmenlerin partinin politikalarını belirlemesi
gerekirken, siyasi partiler ve birkaç yöneticisi seçmenlerin hayat görüşünü
belirlemiş oluyorlar. Sizce bu ne kadar sağlıklı bir durumdur? Her siyasi
partinin doğruları ve yanlışları vardır. Tamamen doğru ya da her hareketi
yanlış olan bir siyasi parti olamaz. Bunları görmeliyiz.
Siyaset ülke sorunlarının pek çocuğunun çözümüdür, evet. Ama
günümüz siyasetiyle yol alabilmemiz imkansız. Bunu değiştirecek bizleriz. Kimse
en büyük üç dört partinin başındakilerden bir şey beklemesin. Onları daha
prensipli, daha dürüst, daha ahlaklı ve daha ilkeli olmaya biz sevk etmeliyiz.
Talep etmezsek, itiraz etmezsek, bu durumu sorgulamazsak hiç bir şey değişmeyecektir.
Ülkece en eksik yanımız soru sorma, itiraz etme, sorgulama eylemlerindeki
yetersizliğimiz. Bunların ne kadar elzem olduğunu anladığımızda bence hem
cennet ülkemiz hem coğrafyamız ve hatta dünya çok daha yaşanabilir bir yer
olacak.