In English

2 Ekim 2016 Pazar

İKTİSAT VE SİYASETİN YAKIN İLİŞKİSİ: POLİTİK İKTİSAT

       
İktisatın konusu insanların refah düzeyinin nasıl yükseltilebileceğidir. Bu konuda çok farklı düşünceleri bünyesinde barındıran İktisat bilimi yüzyıllardır şu soruyu kendine sormakta ama kesin cevabına ulaşamamaktadır: Devlet ekonomiye müdahale etmeli mi etmemeli mi?

                Bu öyle bir soru ki iktisatçılar arasındaki iki kutbu şekillendiriyor. Devletin ekonomiye asla müdahale etmemesi gerektiğini düşünen klasik, kapitalistler; ekonominin tamamıyla devlet tarafından planlanıp yönetilmesinin daha iyi olacağını düşünen Marksist, komünistler. Bu yazının konusu hangisinin haklı olduğunu kanıtlamak değil. Zaten bu mümkün de değil. Çünkü bu konuya girecek olursak ideoloji denen sübjektif bir olguyla karşı karşıya geliriz ki ben bunu istemiyorum. Ama günümüzü düşünecek olursak devletin ekonomiyle ilgili kararlar almadığı bir ülke herhalde yoktur. Asıl tartışılması gereken bu kararların miktarı ve etkisinin büyüklüğüdür.
               
                Devletin veya daha doğru tabirle hükumetlerin aldığı ekonomik kararların hepsi aynı zamanda siyasi kararlardır. İktisatta bir problemle karşılaşıldığı zaman konjonktüre bağlı olarak birden fazla çözüm yolu bulunabilir. İşte hükümetin seçtiği yol siyasi bir karardır. Yani içinde ideoloji, oy kaygısı, çeşitli grupların çıkarlarının gözetilmesi vardır. Bu sebeple İktisat ve Siyaset kesişir ve biz bu kesişime Politik İktisat diyoruz.

                Politik iktisattan söz ettiğimizde aslında devletin ekonomiye müdahale ettiği durumu otomatikman kabul etmiş oluyoruz. Bu sebeple klasik iktisatçılar Politik İktisat’a mesafeli durmuşlar, arkasında yatan felsefede sosyalist düşüncenin var olduğunu düşünmüşlerdir.

                Politik İktisat gelişmekte olan ülkeler açısından çok daha mühim olmuştur. Çünkü gelişmiş ülkeler değişen iktidarlar karşısında rayına çok sağlam oturmuş kurumları, hukuk düzenleri ve ekonomik sistemleri sayesinde fazla değişim göstermezler. Öte yandan gelişmekte olan ülkeler için durum pek böyle değildir. Bir iktidar değişimi ya da hükumetlerin aldığı köklü bir değişiklik kararı ülkelerin ekonomik seviyelerini epeyce etkileyebilir. Ayrıca ülkelerinin ekonomik sistemlerinin hangi parti gelirse gelsin çok fazla değişmeyeceğini düşünen gelişmiş ülke vatandaşları siyasete çok duyarlı değillerdir. Gelişmekte olan ülkelerde ise insanlar iktidara gelecek anlayışın kendi refahlarını belirleyen en önemli etmen olarak görüp siyasete oldukça duyarlıdırlar. Bunu seçimlere katılım oranlarından anlayabiliyoruz.

                İktisat politikalarının başarılı olabilmesinin arkasında iktisat teorisinin çok iyi bilinmesi yatar. İktisat teorileri sayesinde politika kararlarını alanlar söz konusu amaçlara nasıl ulaşabileceklerini belirler.  Öte yandan amaçlara ulaşmada seçilen araçların etkinliği de teoriler sayesinde ölçülür. İktisat teorisinin politikaya bir diğer katkısı da ortaya konan amaçların birbiriyle çelişip çelişmediğini göstermesidir. Bu çerçevede anlıyoruz ki iktisatçılar politikacılara alternatifler sunuyor ve politika yapıcı siyasi açıdan kendi için karlı olanı uyguluyor. Yani kararı veren ve doğal olarak bundan sorumlu olan politikacı veya hükumettir.


                Türkiye’de İktisat Politikası kaynaklarına baktığımız zaman Beta Yayınları tarafında basılmış Prof. Dr. Vural Fuat Savaş tarafından kaleme alınan Politik İktisat en temel kitap olarak karşımıza çıkıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder