In English

11 Temmuz 2016 Pazartesi

Siyaset Hakkında

Bugün bir karar vermemiz gerekiyor. Dünya ve özellikle içinde bulunduğumuz coğrafya nefret ve kötülükle ateşler içinde bir çukura sürüklenirken bir karar vermemiz gerekiyor. Vermemiz gereken karar şu: cehaletle, kinle, umarsızlıkla ve aymazlıkla yaratılan bu karanlık çukurun içinde kayıp mı olacağız yoksa bilgi ve hayal gücünün eşliğinde sevgi, bilim ve hoşgörüyü seçip ateşler içindeki bu çukuru hiç açılmamak üzere kapatanlardan mı olacağız. Bu yazıyı okuyan hiç kimsenin ilk alternatifi seçeceğini sanmam. İkinci alternatifi seçiyoruz ama bu alternatifin bazı gerekleri var.

Türk insanı olarak hep siyasete duyarlı olduk. Siyaset içinden birkaç adam seçtik ve onların peşinden sürüklenip durduk. Gönül verdiğimiz bu insanlara inandık, onları aileden bildik. Bu biraz duygusal bir toplum olmamızdan ileri geliyor sanırım. Hatta siyasete, siyasi kimliklere, düşüncelere o kadar bağlandık ki kardeşler birbirinin kanını döker oldu. Peki, siyaseti sürükleyen, toplum nezdinde çok yukarılara konulan, isimleri çocuklara verilen liderler gördükleri bu şatafatlı ilgiye, sevgiye karşı ne yaptı diye bir soru sormak gerekiyor. Bu soruyu ben cevaplamayacağım. Çünkü bu soruya herkesin kendi cevabı var. Sadece tek bir cümleyle kendi kanaatimi belirteceğim. Türkiye’de siyasetin ülke çıkarları en önde tutularak, belirli prensiplere bağlı kalınarak, ahlaki değerlere saygı duyularak ve hoşgörüyle yapıldığını düşünmüyorum.

Değinmek istediğim bir diğer konu bir insanın dünya görüşünü sadece bir siyasi partiyle sınırlandırmasını anlayamıyor olmam. Kendi adıma konuşmam gerekirse bir siyasi parti benim hayat görüşümü tamamen yansıtmaya yetemez diye düşünüyorum. Bu da zaten normal olandır. Ama ülkemizde böyle bir duruş göremiyorum. Bir partiye yakın hissedenler o partinin yaptığı her şeyi doğru kabul etmekte, yanlışlarını görememekteler. Bu aslında göründüğünden çok daha büyük bir sorun bence. Böyle olduğunda seçmenlerin partinin politikalarını belirlemesi gerekirken, siyasi partiler ve birkaç yöneticisi seçmenlerin hayat görüşünü belirlemiş oluyorlar. Sizce bu ne kadar sağlıklı bir durumdur? Her siyasi partinin doğruları ve yanlışları vardır. Tamamen doğru ya da her hareketi yanlış olan bir siyasi parti olamaz. Bunları görmeliyiz.


Siyaset ülke sorunlarının pek çocuğunun çözümüdür, evet. Ama günümüz siyasetiyle yol alabilmemiz imkansız. Bunu değiştirecek bizleriz. Kimse en büyük üç dört partinin başındakilerden bir şey beklemesin. Onları daha prensipli, daha dürüst, daha ahlaklı ve daha ilkeli olmaya biz sevk etmeliyiz. Talep etmezsek, itiraz etmezsek, bu durumu sorgulamazsak hiç bir şey değişmeyecektir. Ülkece en eksik yanımız soru sorma, itiraz etme, sorgulama eylemlerindeki yetersizliğimiz. Bunların ne kadar elzem olduğunu anladığımızda bence hem cennet ülkemiz hem coğrafyamız ve hatta dünya çok daha yaşanabilir bir yer olacak.

3 Temmuz 2016 Pazar

Terör Hakkında

2016 yılı dünyasında insanlığın baş etmekte olduğu sorunları şöyle bir düşünecek olursak eğer ilk olarak aklımıza küresel ısınma, zengin fakir arasındaki uçurumun durmadan artması ve de terörizm gelecektir. Terörizmin sadece üç beş ülkenin sorunu olmadığı, bütün dünyanın ortak bir meselesi durumunda bulunduğu net bir gerçek. Yine aynı şekilde bu sorunun üstesinden ancak bütün dünya ülkeleri kol kola girerse gelinebileceği de aşikârdır. Günümüzde korku, kin ve nefretten beslenen terörün can damarı cahillik olagelmiştir. Bu yüzden terörle mücadele başlığının hep geri plana atılan bir öğesi olarak kalan boyutuna değinmek istiyorum.

Terörün önüne geçebilmenin bütün dünyanın yan yana bir çalışması sonucu mümkün olabileceğine değindim. Ama bunun imkânsıza yakın olduğunu da belirtmeliyiz. Makro açıdan bakıldığında ülke dış politikalarının, bakış açılarının oldukça farklılaşabileceğini görüyoruz. Zira kimi yapılanmalar bazı ülkeler için terör örgütü sayılırken bazı ülkeler için işbirlikçi konumunda bulunabiliyor. Buna en güncel örnek Suriye'nin kuzeyinde savaşa entegre halde bulunan YPG’yi verebiliriz. YPG Türkiye tarafından terörist bir örgüt olarak görülürken ABD böyle düşünmeyip bu yapılanmaya çeşitli silah yardımları yapıyor.

Ben terörizmle mücadele etmenin silahla olan yönteminden daha etkili bir şeklinden bahsedeceğim. Terör kafasının içi boş, düşünce dünyası gelişememiş insanları kullanıyor. Bu insanların boş olan zihinleri saçma zırvalarla, yalan dolanlarla çeşitli metotlar kullanılarak dolduruluyor ve birer ölüm makinesi haline getiriliyorlar. Yüzlerce masum insanın içinde, onlarca kilo patlayıcıyla kendilerini havaya uçurabilecek kıvama getiriliyorlar.


Bence terörü ortadan kaldırabilecek tek yöntem silahlı mücadeleden ziyade cahillikle savaşmaktır. İnsanlara kaliteli eğitim sunmak, okuma alışkanlığı edinmelerini sağlamak, sorgulayıcı düşünce yapısına sahip olabilmelerine gayret göstermek gerekiyor. Devletlerini terörle mücadele stratejilerinin başında bunlar gelmeli diye düşünüyorum. Okuduğu son kitap Cin Ali olan bir toplumun gerçekleri görme açısından nerede olabileceğini bir düşünelim. Kaliteli eğitim kaliteli kültür ve sanatla desteklenirse eğer bizim gibi özellikle Ortadoğu ve İslam ülkeleri çok daha insanca bir hayata kavuşacaktır. Umutla, kitapla, şiirle, sevgiyle kalın.